skip to main |
skip to sidebar
Öncelikle anlatacaklarımın üzerine kendi derleyip topladığım notlarım ve de genel bir bakış ile birlikte beğeni sağlayan senaryoların temelleri üzerine olduklarını belirtmek isterim. Bunlar kesin kurallar değiller (Zaten sinemada kural olmamalı). Ancak özellikle büyük paralar yatırılan sinema sektörünün başarısızlığa tahammülü olmamasından dolayı ortaya çıkan ve bir filmde mümkün basariyi olduğunca risksiz bir şekilde yakalamaya yönelik genellemeleri de içermekte.
Senaryo nedir: Senaryonun temeli "bir hikaye en iyi şekilde nasıl anlatılır?" sorusudur. Eğer iyi bir hikayeniz varsa onu anlatmak için iyi bir senaryo ilk şarttır. Hitcock'un dediği gibi "iyi bir film çekmek için 3 şey lazımdır: Senaryo, senaryo ve de senaryo".
Senaryolar önceleri edebiyattan, sonraları tiyatrodan geliyordu. Ardından çıkan 'özgün senaryo' kavramı ise hikayeleri sadece sinema için yazmak ve görselliği düşünen bir şekilde anlatmak anlamındadır.
İyi bir senaryonun temel özellikleri nelerdir: İyi bir senaryonun ilk şartı hikayenin iyi olmasıdır. Hikaye yöresel olmamalı, sınırları aşmalı, tüm dünya insanlarına ulaşmalı. Hikayenin bir çıkış noktası olmalı. Senaryo "Ben ne anlatacağım?", "Bir mesaj veriyor mu?" soruları ile kurulmalı. Burada mesajı bilgi olarak verip, altını çizip dikte etmek seyirciyi sıkmanın en kestirme yolu. Örneğin bir kıskançlık hikayesi olan 'Raging Bull' filminde 'kıskançlık' üzerine tek bir kelime geçmez. "Hansel ile Gratel" masalı aslen sütten kesilen içerlemiş çocuğun halen ana babaya yemek konusundaki bağlılığını anlatır. Ama bu mesaj gayet iyi gizlenmiş durumda.
Beni motive eden bir cümlem var ve bunu anlatmak istiyorum. En basit şekilde nasıl anlatabilirim? Ne olursa olsun hikaye en basit şekilde, tepeden bakıp görerek anlatılmalı. İçine girildiğinde detaylarda boğulmak çok kolay. Bazı şeyler de saklanmalı. Senaryoya koyduklarımız kadar koymadıklarımız da önemli. Bilmemek seyirciyi heyecanlandırır ve meraklandırır. Olası şeylerin söylenmesi de heyecanı arttırır. Pilota annesinin 'Aman oğlum bugün uçma kötü bir rüya gördüm' demesi gibi.
Senaryo Yazmaya Nasıl Başlanır?
Senaryo yazmak, sürekli senaryo yazılarak öğrenilir. Üzerinde defalarca çalışılan ve bir çok revizyonlardan geçen bir senaryo final haline ulaşır. Senaryo yazarken ekonomik olmak çok önemlidir. Ne bir fazla ne bir eksik, bir yap-bozun parçaları gibi her şey tam olmalıdır. Senaryo yazarken kural-kaide düşünülmeden önce hikaye yazılır. Gerektiğini hissettiğimiz her şeyi yazarız. Düzenli bir şekilde çalışarak her gün bir saat ayrılarak bir sayfa senaryo yazılsa bu yılda yaklaşık üç senaryo eder. Fikir almak, kişilere anlatıp onların düşüncelerini öğrenmek yapılacak düzeltmelere yardımcı olabilir. Yazarın en sevdiği kısmı bile atabilmesi gerekir. Tekrar tekrar yazılarak senaryo son halini alır. Ustalık öncelikle bir şeyi öğrenmek, öğrenilenlerle zoru kolaylaştırmak; kolayı her gün yaparak güzelleştirmek olarak tanımlanabilir ki bu senaryo yazımı için de geçerli. Kurallara gelince, senaryoyu düzelten profesyoneller de bulunabilir. En son aşamada onlardan yardim alınabilir. Senaryo yazmanın altın kuralları: yoldan ayrılma, ana temada kal, sahneleri uzatma, seyirciyi sıkma.
Senaryo Kimin Hikayesini Anlatır
Film kaç kişi üzerine olursa olsun, episodik olanlar yani bölümlere ayrılarak farklı hikayeler anlatanlar haricinde, bir tek kişinin hikayesini anlatır. Nasıl bir insanin hayati 'karakter' olabilir? Niye bizler hikaye olamıyoruz. Temel sebep kendimiz ortaya çıkıp 'ben sunu yaşadım ben bunu yaşadım' demek durumundayız ve bunu yapmıyoruz. Yada hikaye olacak yaşıyor muyuz gerçekte? Tekdüze bir hayatimiz mi var? Burada söylenmesi gereken TV'nin bizlere ne olduğumuzu, sinema ne olamadığımız gösteriyor olduğu. Filmden zevk almamızın temel sebebi; yapamadıklarımızı, olamadıklarımızı, kahramanın ayakkabıları içine girerek yaşıyormuş hissine kapılmamızdır. (James Bond gibi tür filmlerini biraz ayrı tutmak gerekiyor)
Filmimizde ana karakter, antigonist (yani kötü karakter), ana karakterin hikayesi, ana hikaye ile tamamen ayni paralellikte gidiş gösteren 'sub story' bulunur. Ana tema dış çatışmayı anlatırken, sub story karakterin duygusal yönünü ve iç çatışmayı anlatır. Bu yan hikaye anlatılmazsa eksiklik hissedilebilir. Diyaloglar da buna göre beslenir.
Anlatılan hikaye karakterin hikayesi olmaktan çıkıp seyircinin kendi hikayesi olmaya baslarsa yani seyirciler kendini ne kadar o role koyabilirse, senaryo da o kadar hedefe ulaşmış demektir. Burada seyircinin bunu kabullenmeye hazır olarak sinemaya gelmesi avantajdır.
Karakter seçilirken sıradan olan, daha çok zorluk çekecek olan tercih edilir. Örneğin yüzüğü dağa götürüp atmak ve amansız kötülüğe son vermek görevi savaşçıya değil ufak tefek, korkak ve evinden çıkmak istemeyen birine verilir. Zaten sonuca ulaşmak kolay olsa hikayede olmaz. Yüzüğü alıp götürüverse ve bir çırpıda yanardağa atsa macera olmaz. Ayni zamanda bir çatışma yaratılır. Başrol kızı seviyor 'evlen benimle' diyor. Cevap 'evet' olursa bu bir hikaye değildir. 'Hayır', 'noolur evlen', 'kesin olmaz', 'ölüyorum senin için', 'iyi git o zaman Kaf Dağından 3 elma getir' .Böylece macera başlamış olur. Macera anlatılırken hikayelerdeki iyi-kötü arasındaki mesafe ne kadar büyük olursa, film de o kadar heyecanlı olur. İyi ve kötü farklı amaçlarla da olsa ayni hedefe koşarlar (yüzük, aşk, vb). Ayni zamanda pasif karakter ile hikaye anlatılmaz. Pasif karakter dramatik etkiyi kuvvetlendirdiğinden ancak bazen etkili olur.
Dünyanın en iyi oyuncuları çocuklar, hayvanlar ve sokaktaki insanlardır. Sadece kendilerini oynarlar. 15 dakika sonra kamera ve ışıklara olan çekingenliklerini kaybederler. Örneğin Kustarika, 'Çingeneler Zamanı'nda gerçekten o hayati yasayan çingeneleri oynattı. 'Tanrikent' sokak çocuklarının hayatini onların içinden çocuklarla son derece basarili bir şekilde anlattı. Burada yönetmenin gücü çok büyük. Oyuncu ise ancak başkasını oynayınca 'oyuncu' olur.
Senaryo hikayeyi nasıl anlatır: Sinemada temel amaç inandırıcılık olduğundan, gerçekçi olma çabası gereksizdir. Gerçekçilik televizyon için geçerli bir konu. Senaryolar duyulmamışı anlatmalı ve inandırıcı bir atmosfer yaratmalı. Seyirci de zaten sinemaya inanmaya hazır bir şekilde gelir.
Film yaparken hep bir çatışma durumu vardır. Sessiz sahne arkasından aksiyon, birbiri ardına gündüz - gece, hüzün - neşe gibi. Film hep kontrastlarla anlatılır. Örneğin bir kiliseye girildiğinde atmosferden dolayı kişilerin ruh durumu, tutumu değişir. Daha sessiz olunmaya çalışılır. Bir anda sokaktan gelen taşkın bir grubun klişeyi basması ile atmosfer bir anda değişir. Ayni atmosferde ayni anda iki farklı durum olamaz. Başka bir örnek, ölüm haberi gelen bir düğünün bir anda neşesini kaybetmesi olarak verilebilir.
Senaryonun anlatımının temellerinden biri dramadır. Dramayı ele aldığımızda objektif drama yada sübjektif drama kullanılabiliriz. Objektif dramayı, tanımasak bile insanlar için üzülmek yada endişelenmek olarak tanımlayabiliriz. Duvarda yürüyen bir bebek için tanımadığımız halde düşecek mi diye korkarız. Sübjektif dramada ise karakteri tanırız. Korkularını biliriz ve karakteri bu korkulacak durum içine koyarsak seyirce de korkar.
Gerilimi yüksek tutmanin ve akilda kaliciligin daha kolay saglanmasi için ani bir soktansa, seyircinin bildigi ancak karakterin bilmedigi bir tehlike daha etkili olur. Bir anlik bomba patlamasi yerine bir masa altina bomba koyuldugunu göstermek ve karakterin bundan habersizce sandalyeye otururup bu masada yemek yemesi çok daha büyük ve etkili bir gerilim yaratir. Bu sekilde tansiyonun uzun süre yüksek tutulmasi saglanabilir.
Tesadüfler ancak karakterin aleyhine islerse ve hedefler zorlasirsa seyirci inanir. Aksi taktirde hedefi kolaylastiran tesadüfler karakteri pasiflestirir ve filmdeki gerçekçilik duygusunu bozar.
Senaryoda görsellik nasil anlatilir: Bir senaryo ana fikirden yola çikar. Senaryo yazilirken önce bunun "snopsis"i sonra "threatment"i yazilir. Yani her sahnede neler olacagi önce sadece görsel olarak anlatilir. Diyaloglar hale hazirda yazilmamistir.. Sonrasinda resimlerin yetmedigi yerde senaryo yazarken diyaloglar sadece gerektiginde araya girer. Film çikisinda hiçbir diyalog kolay kolay hatirda kalmaz. Görsel hafizanin daha kuvvetli olmasi sebebi ile sinemayi sinema yapan görselligidir. Karakteri yaptigi seyler tanimlar. Karakter aksiyonun içine atilinca bir reaksiyon gösterir ve böylece karakteri otrtaya çikar. Hisler hareketlerle daha belirgin bir sekilde ortaya koyulur. Örnegin "senden nefret ediyorum" demektense tokat atmak daha etkili olur ve akilda kalir.
Diyaloglar akildan geldigi gibi konusuluyormus havasi verilmelidir. Bir sair günlük hayatinda sürekli siirsel konusmaz. Her insanin ve meslegin kendi konusma tarzi vardir. Bunlari yazmak için gerekirse o insanlarla vakit geçirme ve onlari konusturup dinlemek iyi olabilir. Ancak su unutulmamali ki, film görseldir, temel amaç aksiyonlarla hikaye anlatmaktir ve diyaloglar üzerine kurulmaz. Diyaloglar indirekt mesajlar, gelecek, geçmis hakkinda bilgiler verebilir. Diyaloglar TV çiktiktan sonra çikan bir seydir. Oyuncuyuda oyuncu yapan söyledikleri degil davranislaridir.
Senaryo yazilirken baska kimsenin isine karismamak gerekir. Filmde her çalisan birsey katar. Örnegin kameramanlara nasil çekim yapilacagi söylenmez. Kameraman açilari, konsepti, isigi, ekipmanlari kullanarak görselligi arttirir. Oyuncuya ögüt verilmez, dekora karisilmaz. Söyle denir "1930 Karaköy'de bir otel". Gerisi yönetmen, görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni, kameraman ve diger kisilerin halledecegim detaylardir. Mesela oda duvarinin renginin ne oldugu senaryoda bir detay ve önem tasiyan bir mesele ise verilir yoksa kimsenin isine karismaya gerek yok. Müzik, ses ve efektler de konuyu besler. Ancak senarist eger senaryosu için özel bir anlam ifade etmiyorsa yine kullanilacak müziklere de karismaz.
Senaryo teknik bilgisine kimler sahip olmali:Senaryodan teknik anlamda film yapan herkes anlamalidir. Prodüktör senaryonun genel begeniye uygun olup olmadigini bilebilmeli ki ona göre yatirim yapsin ve oynadigi bu kumarda batmasin (bir sürü para yatiracak);yönetmen senaryoyu çekerken eksikleri olup olmadigini görebilmeli; oyuncu,kameraman, isikçi, sesçi herkes basarili bir film için senaryo nedir konusunda bilgili olmali. Hollywood'da binlerce senarist ajanslara bagli çalisiyor. Prodüktöre gelene kadar senaryolar bir çok kez okunur ve kontrol etmeye ve düzeltmeye yönelik çalisan profesyoneller tarafindan da incelenir. Anlasmaya göre film çekilirken senaryonun kelimesine bile dokunulmayabilir yada sadece fikir de satilmis olabilir. Bu durumda yönetmen ve yapimci bunu istedigi gibi yorumlar ve çeker.
Film çekimi sirasinda Türkiye'de yönetmen mutlak güç. Amerika'da ise prodüktörler son sözü söyler. Kendi kurguculari vardir ve yönetmeni kurguya sokmazlar. Yönetmenler piyasaya sürülen filmlerini ancak galada görürler. Bunun sebebi yönetmenlerin gelende filmi daha uzun tutma egilimleri ve en sevdikleri kisimlari kurguda çikartmalarinin kolay olmayisidir. Bununla birlikte bazi filmler "Director's cut" denilen yönetmenin kurgusu da daha sonra piyasa verilmekte. Yönetmenin isi kabaca takimini motive etmek, yönlendirmek, oyuncu seçmek(majorler bunun disinda tutulabilir, onlarsa star sistemi var) olarak tanimlanabilir.
Sekil Olarak Senaryo: Senaryoya format olarak baktigimizda ana iki tür görüyoruz;
1- Italyan formati:Sahne tanimlarinin (mekanin, iç/dis çekim, gece gündüz çekimi gibi bilgiler) senaryonun sag kisminda tanimlanirken, o sahnede geçen diyaloglar sag tarafta yer alir.
2- Amerikan formati:Sahne tanimlarinin sonrasinda, o sahnenin diyaloglari sayfanin ortasina gelecek sekilde yazilir.
Herhangi bir resim yada yazi formatlama (koyu yazi, altiçizgili) kullanilmaz. 12 boyutunda 'Courier' font kullanilarak dümdüz yazilir. Senaryoda her sayfa 1 dakikayi ifade eder. Yani iki saatlik bir filmin senaryosu 120 sayfadir. Bundan sonraki örneklerde hep filmimizi 120 dakikalik, yani 120 sayfalik bir senaryo gibi düsünelim .
Yapi Olarak Senaryo: Senaryolardaki konu yapilanmasinin temelleri aslinda zaman içince asilmis teknik bir sorundan geliyor. Eskiden sinemalarda yalnizca bir projeksiyon cihazi vardi. 2 saatlik bir film 8 bobinden olusuyordu vede gösterimler sirasinda, bobinler halindeki filmlerin fiziksel uzunlugu ile kisitlanan gösterimler mecburen 30 saniye ile bir dakika arasinda duraklamalarla, bobinlerin degistirilmeleri ile sürmek zorundaydi. Iste bu aralarda seyircinin filmden kopmamasi için herbirine sekans dedigimiz bu bölümlerin sonlarina bir soru ile girilmesi saglaniyordu. 'Simdi ne olacak?' Böylece seyirci 120 dakika mesgul edilirdi. Zaman içince projektörlerin sayisinin ikiye çikmasi ve ara vermeden gösterimin mümkün olmasina ragmen anlatim tarzi olarak benimsenen sekans mantigi sürdü.
Bir senaryo üç bölümden (giris, gelisme ve sonuç) vede sekiz sekanstan olusmakta. "Giris" bölümü 30 dakika, 2 sekans; "Gelisme" bölümü 60 dakika, 4 sekans; "Sonuç" bölümü ise yine 30 dakika,2 sekans olarak görülür...
Senaryolar hareket noktasi olarak temelde 'Karakterden yola çikan' ve 'Hikayeden yola çikan' olarak ikiye ayirabiliriz. Akis olarak ayni kaliplara uyan senaryolardan 'Karakterden Yola Çikan'lar üzerine devam edelim. Öncelikle senaryo karakterin zayifligi yada ihtiyaci üzerine kurulur. Bölüm ve sekanslar olarak ele alirsak
GIRIS BÖLÜMÜ (30 dakika-2 sekans)
Hikayede ne anlatacagini anlatir. Yaraticilik ister. Soru sorar. Motivasyonu gösterir. Burada karakter siradan insandir.
1.Sekans - Karakterin durumu(Aura): Karakterin rutin hayatinda, siradan olarak neler yapar gösterilir. Seyirciye karakter tanitilir. Ne zaman yasadigi, kim oldugu verilir. Hatta karakterin herkesten sakladigi gizlerini seyirci ögrenirse bu paylasim seyirciyi kendini onun yerine koymasini kolaylastirir. Karakter kendine ait aurasi içinde, güvenli ve sicak bir ortamda hayatini yasayip gider. Bunun disina ancak bir zorlama olursa çikacaktir. Yarini göremedigimiz anda macera baslar. Karakter için çatisma yaratilir, etkenler huzuru bozmaya baslar. Iste karakterin güvenlik duydugu, sicaklik duydugu, mutlu yasadigi ortam bozulunca 'maceraya çagri' noktasina gelinir. Motivasyon gösterilir (Eksik parçayi tamamlamak, gurur meselesi yapmak, açlik, emniyet, ask, en zayif noktamiz olan sevgiliyi ve ailemizi korumak) Bu birinci sekansin sonu olur. (Simdi ne olacak?)
2.Sekans - Motivasyon: Motivasyon gösterilerek problem tanimlanir. Karakter önce gitmemeye yada olay her ne ise yapmamaya çalisir. Problemler ve bunun sebepleri tanimlanir. Geri dönüsü olmayan noktaya gelip karar verir ve yola çikar. Burada seçenekleri çoktur ve bunlar arasindan bir seçim yapar. Karar vermesiyle hikaye baslar
GELISME BÖLÜMÜ (60 dakika-4 sekans): Hikayeyi anlatir. Ustalik ister. Aktivasyonu gösterir. Seyirci burada umut ve korku hisseder. Karakter hedefine ulassin ister ama ya ulasamazsa kaygisini tasir.
3. ve 4.Sekanslar - Engeller (Yükselen aksiyon): Bu iki sekansta engeller ve yükselen aksiyon sonucunca tepe noktasina ulasilir. Macera iyi gider. Engeller teker teker asilir ve sanki karakter hedefe ulasmis gibi gözükür. Sanki film bitecekmis gibidir. Kötü adam neredeyse yenilmistir. Karakterin seçenegi teke düser. Bu tepe noktasi filmin yarisi vede 4.sekansin sonudur.
5. ve 6. Sekanslar - Düsüs: Karakterin iç-dis çatismalari ve eksik bir tarafi vardir. Mutlu oldugunu saniriz ama degildir. Bu eksik taraf ortaya çikar. Elde ettigi basaridan hoslanmaz ve ve kendi iç çatismalarini da çözmelidir.Hersey terse döner. Dibe vurur ve hedefinden en uzak noktada 6. sekans biter.
SONUÇ BÖLÜMÜ (30 dakika-2 sekans): Hikayeyi neden anlattigini anlatir. Felsefe ister. Hedefi gösterir.
7. ve 8.Sekanslar - Hedefe kesin ulasma ve Mutlu son: Bu iki sekansta karakter gelisme bölümünde kazandigi tecrübe ile en son ve çok daha güçlü bir sekilde son savasa girer ve kazanir. Iç problemlerini çözer. Önyargilarini yener. Karakterin yola çikarkenki hedefi de degismis olabilir.Karakter film içerisinde degisime ugrar ve olaganüstü durum içerisinde kendini bulur ve film mutlu sonla biter.
Birkaç Not
� Filmde ana karakter degisim göstermektedir. Hikayenin basindaki karakter gelismis, ögrenmis ve felsefik bir degisime ugramistir. Bu degisimi seyirciye göstermede kullanilabilen tekniklerden biri "planting-pay off"dur. Bu yöntem ile ayni kelime, hikaye yada objeyi film içerisinde örnegin üç kere göstererek (basinda ortasinda sonunda gibi) bunun farkli sey ifade ettigi seyirci tarafindan algilanir. "My life as a dog" filminde tahta degneklerle takla atan çocugun ilk görünmesinin komik, ikinci görünmesinin girtlak dügümleyici, son görünmesinde içe aglatan olmasi gibi.
� Hikayeye dayali senaryolarda karakter çok degisim göstermez. Öncelik aksiyondadir.
� Filmin tamaminin oldugu gibi, her sekansin, her sahnenin, her diyalogun da bir giris-gelisme-sonuç bölümü vardir. Her sahne karakterimizin sahnesi degildir. Her sahnenin bir karakteri vardir.
� Iyi senaryo yazana biri iyi bir edebiyatçi olmayabilir. Senaryo yazmak tamamen farkli bir daldir ve edebi bir dil kullanan senaryonun gerçekçiligi azalir.
� Biyografi çekmek zordur. Iyi bir filmde biyografisi çekilen kisinin karakter olmasi için zayif yanlarinin da gösterilmesi gerekir. Aksi taktirde ancak reklam yapilmis olur.
� Belgesel filmler arayip bulur. Senaryoya dayali filmler ise yaratir. tesadüf yoktur ve her detay en ince ayrintisina kadar tasarlanir.
� Tür filmleri olarak sayabilecegimiz korku, macera, bilim kurgu ve komedi filmlerinin kendine has kurallari vardir. Bu kurallara uyulmazsa o türün seyircisi tarafindan film dislanir. Burada söz ettigimiz senaryo kurallarini barindirmazlar.
� Çekilen senaryolar degerini kaybeder. Deger artik metamorfoza ugrayarak filme geçer. Internettte tüm çekilmis film ve dizilerin senaryolarini bedavaya bulmak mümkün. "Temel Içgüdü" filminin rekor 3 Milyon $'lik senaryosunu bile.
� Basarinin bir manifestosu yok. Seyirciyi tanımak imkansız. Yöntemlerle ve senaryo kuralları ile sadece riziko azaltılır. Çoğunluğun beğenisine bakılmaktadır. Burada önemli olan tüm dünyayı etkileyen hikayeler anlatmak. Anlatılan hikaye ile dinlenilen çok farklı olabilir.
� Alışılmamışı alışılmışın içinde aramak ve bulmak gerekiyor. Aslında herkesin bir hikayesi var.
� Hikaye kalpten anlatılmalı, kurguyu ise beyinle yapılmalı. İlginç karakter, ilginç hikaye, ilginç kurgu!
� ALTIN KURAL!
Bilmediğin şeyi yapma! Senaryoda gerekli olan kişilerin dünyalarının içine girerek ve de onları yasayarak gerçekleri öğrenmek mümkün. Aksi taktirde turist filmlerin çıkması kaçınılmaz bir durum olur.
Umarım yazımı okurken benim yazarken ve öğrenirken aldığım kadar tat almışsınızdır.
Murat AKSU
Kasım 2003
No comments:
Post a Comment